22 Şubat 2015 Pazar

Çoçuk sevinçlerimiz

Gariplik var üstümde.Geçmişe takılma diyenleri anlamıyorum.İnsan yaşadıklarının ve anımsadıklarının toplamı değil mi şu anda?Şu dakikalar geçmiş yaşantının ruh haliyle öğütülmüyor mu?Hatta tam da şimdi geçmişi yad etmiyor muydu?Tüm bunları irdelemek nereden esti bilinmez,insan seneler geçtikçe iç seslerine daha da kulak kesiliyor.Yıllar geçtikçe hayata tat katacak manalar aramaya başlıyor.Yaşamı güzelleştirecek detayların ardına düşüyor.Bu yüzden insan en çok çocukları seyrederken bu halinin gözlemini yapabiliyor.Bu yüzden insan en çok çocukluğunu düşündüğünde kendini bulabiliyor.Süslü,abartılı,kafiyeli hayatından kopup sade ve sadece kendini hatırlıyor.Bu nedenle çocukluktan taşıdığımız her anı bizi biz yapan kişiliğimize dair değerli ipuçları taşıyor.

Korkulardan uzak,hararetle yaşam enerjisi taşıdığımız çocukluğumuz...Dert ve tasaların şeker tadında olduğu zamanlarımız.Şimdiki anın tadını doyasıya yaşadığımız,gelecek kaygısından ve stresinden payını almadığımız o çağlarımız.Zaman ne çabuk geçti.Minik zihnimizin koskoca dünyasını geride bırakalı seneler oldu..O dünyada hayatın zorluk ve rutinlerini çocukluğumuzun saflığı ile ne güzel bertaraf edermişiz farkında olmadan.Ne zaman farkındalığı ruhumuza nakşettik o zaman üstümüze gariplik bulutları birikti. Çocukluğumuzda dünyaya meydan okuyan o hırçın tavırları yitireli,garipleştik.Ya öfkenin ya endişenin yada beklentinin kümelendiği bulutların altında gri ve soğuk bir havayı solumaya başladık.Bu garip hali üstünden atmaya kalktıkça içimizdeki güneş ruhumuza ışığını bir nebze de olsa yansıtamadı.

"BEN YOLUMU KAYBETTİĞİMDE BİR ÇOCUĞUN GÖZLERİNE BAKARIM.. ÇÜNKÜ BİR ÇOCUĞUN YETİŞKİNLERE ÖĞRETEBİLİCEĞİ ÜÇ ŞEY VARDIR;
*NEDENSİZ MUTLU OLMALARI, *HER ZAMAN KENDİLERİNİ MEŞGUL EDECEK BİR İŞ 

BULABİLMELERİ, *ELDE ETMEK İSTEDİKLERİNİ VAR GÜCÜYLE DAYATMALARI.... " PAULO COELHO
Sonra çocukluğuma götürdüm kendimi,gözlerin ışıltısını yansıtabilmenin kalbi güzel tutmakla olduğunu bildiğimden,bulutların karartısını anıların parlaklığı ile dağıtmak için,çocuk ruhumun gözlerine baktım uzun uzun.Hep güneşli ve parlak havaları anımsarım geçmişi düşündüğümde.Anılarım sanki dört mevsimi yaza çevirmiş gibi,hep ve inadında yazı anımsar.Masmavi ve eşsiz güzelliği ile İstanbul'un her köşesi tarifsiz sahillerinden birinin kenarında.Hafif ve ılık bir rüzgar okşamakta saçlarımı,şen kahkalar patlatmaktayım.İstanbul çok sakin; hem hareketli hem de huzuru hissettirebiliyor o zamanlar.Gözlerim bir yandan bu şehrin güzelliğine bakarken bir yandan da ruhundaki mutluluğu rahatlıkla etrafına saçan bakışlar atıyor.Bu şehrin bir büyüsü var hissediyorum ama bilemiyorum bu efsunun nedenini.Henüz zihnim bilgi dağarcığı açısından pek yetersiz ama neşe ve yaşam azimi konusunda çok çok yeterli.Sürekli gülüyorum.Avuçlarımı sımsıkı saran sevgiyi, ailemi görüyorum o an.Yakın bir mesafede oturmuşlar sohbet ediyorlar ama gözleri sık sık bizi yokluyor,sevgi ve korumanın tadını hissediyorum o bakışlarda.Kardeşimle zamanın modası tüm oyunları bitmeyen enerjimiz ile oynuyoruz.Bir de parkta edindiğimiz arkadaşlarımızla oyunlarımızı zenginleştiriyoruz.Kızlar ip atlıyoruz.Seksek oynuyoruz.Sürekli düşüyoruz,kalkarken hem sızlanıp hem de dizlerimizdeki hafif yaralara göz atıyor aynı hızla oyunumuza kaldığımız yerden dahil oluyoruz.Kuşların cıvıltıları ve aralarındaki oyunları bizlere eşlik ediyor.Saklambaç oynamaya başlıyoruz,çok açılmıyoruz yerimizden ama kıkırdıyoruz bir ağacın gövdesini sığınak yapmışken..Kağıt helvayı burnumuza batıra batıra yiyor,rüzgarın nazlı esişiyle yüzümüzü temizliyoruz ,ardından oyuna tekrar tekrar devam ediyoruz.Yorgunluk nedir henüz bilmiyoruz,yada biliyoruz da bu duyguya teslim olmak istemiyoruz.Bu yorgunluk bizi ne de tatlı uykuya yatırıyor bundan eminiz,nasıl da yastık ve yorgana sarılıp dalıyoruz uykuya.Zihnimiz mutluluğu nereye sığdıracağını bilemiyor. Uykudan önce muhakeme yapıp düşünceler ile kendimizi hırpalayacağımız zamanlara çok var daha.Uykuya dalmamıza da çok var henüz.Öyle ki gün kendini karanlığa bırakana dek,dermanımız tükenene dek oynuoruz.Sürekli soru soruyorum eve giderken o niye böyle bu neden şöyle.Bu büyümek ne büyülü birşey diyorum kendi kendime,herşeyi de biliyorlar.Ben de büyümeli ve herşeyi bilmeliyim diyorum ama mutluluğum ve neşem bu düşünceyi alıp uzaklara götürüyor.Bu hayat ne güzel birşey diyorum bu nedenle ne zaman üzülsem,ne zaman düşsem veya ne zaman kızsam çabucak geçiyor.Çünkü farkında olmadan hep hayatın dolu tarafına bakıyormuşum meğer.Farkında olmadan ve bilmeden işin özünü çözmüşüz meğer.Aynı denize(farklı bir şehir siluetinde tabi ki )bakacağımı o zaman bilemezdim.Yada ne zaman bu garip yetişkin ruh haline bürünsem bir çocuğun gözlerinde cevabı bulabileceğimi bilemezdim.Şimdiki zamanları geçmişin kara bulutlarından ve geleceğin sisli belirsizliğinden kurtarıp doyasıya tüm gerçekliklere inat ruhumu cennetine taşırdım.Bir çocuk neşesi ve azimiyle...
http://cananacar.blogspot.com.tr/

2 yorum:

  1. Paulo Coelho güzel yazmış ama zemane çocukları artık "nedensiz mutlu" olmuyorlar ne yazık ki. Daha küçük yaşlardan itibaren onlar da ya stresli oluyor ya da arkadaşında gördüğünü isterim, diye tutturuyorlar. Her şey çok hızlı değişiyor.
    Sevgilerimle

    YanıtlaSil
  2. Evet şimdiki çoçuklar doyumsuz mutlu etmek çok zor geçmişi anımsattığı için bu yazıyı paylaştım.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...